İzmir Foça Phokaia Antik Kenti: Ege’nin Kadim Hazinesi
Ege’nin turkuaz sularının kucakladığı İzmir Foça, sadece mavi bayraklı plajları ve huzur dolu koylarıyla değil, aynı zamanda binlerce yıllık tarihi mirası ile de dikkat çeken eşsiz bir destinasyon. Bu toprakların altında yatan Phokaia Antik Kenti, zamanın derinliklerinden gelen hikâyelerle dolu, Anadolu’nun en önemli antik yerleşimlerinden biri olarak tarihe adını altın harflerle yazdırmış bir medeniyet beşiği.
Zamanda Yolculuk: Phokaia’nın Kökleri
Phokaia’nın kuruluş hikâyesi, antik kaynakların farklı anlatılarında kendine yer bulmuş, gizemli ve büyüleyici bir geçmişe sahip. Antik yazar Pausanias’a göre İzmir’in batısındaki Teos ve Erythrai’den gelenler tarafından kurulurken, Herodot, Strabon ve Şam’lı Nikolaos gibi dönemin ünlü yazarlarına göre ise Orta Yunanistan’da Peloponnes Yarımadası’nda yaşayan Phokisliler, Anadolu’ya gelmiş ve bölgeye egemen olan Kyme kentinin verdiği izinle Phokaia’yı kurmuşlar.
Son yıllarda yapılan kazılara göre Phokaia’nın bilinen en eski tarihi İlk Tunç Çağı’na, yani MÖ 2000’li yıllara kadar uzanmaktadır. Bu bulgular, kentin tarihini tahmin edilenden çok daha geriye götürerek, Phokaia’yı Anadolu’nun en eski yerleşim merkezlerinden biri haline getiriyor.
Kentin adı ise ilginç bir hikâyeye sahip. Phokaia sözcüğü eski Yunanca “fok” (Phoke) kelimesinden gelmektedir. Bugün hala Foça sahillerinde görülebilen Akdeniz fokları, bu kadim kente adını vermiş ve binlerce yıl sonra bile bu bağ devam etmektedir.
Denizlerin Hakimi: Phokaia’nın Altın Çağı
Phokaia İÖ 6. yüzyılın ilk yarısında altın çağını yaşadı. Bu dönemde kent, sadece Anadolu’da değil, antik dünyanın en önemli ticaret merkezlerinden biri haline geldi. Kentin çevresi İÖ 590-580 yıllarında, uzunluğu 5 kilometreyi aşan, Herodotos’un sözünü ettiği ünlü duvarla çevrildi ve Phokaia antik dünyanın en büyük kentlerinden biri oldu.
Phokaialı denizciler, cesur yolculuklarıyla tarihe damgasını vurdu. MÖ 7. yüzyılda Phokaialılar, Miletoslular’la birlikte Karadeniz ve Akdeniz’e açılarak koloniler kurdular ve Mısır’ın Akdeniz kıyısındaki Naukratis kenti ile önemli ticari ilişkilere girdiler. Ancak asıl etkileyici olan, bu deniz ustaları tarafından kurulan koloni kentlerdi.
Phokaialı denizciler MÖ 620’lerde İspanya’daki Andalusa’daki Tartessos’a kadar giderek, MÖ 600 yıllarında Güney Fransa’da Massalia (Marsilya), İspanya’da Emporion (Ampurias), Korsika’da Alalia, Güney İtalya’da Elea (Velia), Midilli’de Methymna gibi koloni kentlerini oluşturdular. Evet, doğru okudunuz – bugünkü Marsilya şehri, Phokaialı denizciler tarafından kurulmuştur! Bu, Phokaia’nın denizcilik ve ticaret alanındaki üstünlüğünün ne denli etkileyici olduğunun kanıtıdır.
Ekonomik Gücün Simgesi: Elektron Sikkeler
Phokaia’nın zenginliğinin somut göstergelerinden biri, ürettiği sikkelerde saklı. Phokaia Arkaik Dönem’den başlayarak üzerinde şehrin sembolü fok balıklarının kabartmasının da basıldığı elektron sikke kullanımına geçmiş ve Midilli’deki (Lesbos) Mytiline kentiyle yaptığı bir anlaşmayla elektron sikkelerin altın gümüş oranı ve gramajında belli bir standartlaşma sağlamıştır.
Phokaia sikkelerinin büyük bölümünün arka yüzünde griffon betimi bulunmaktadır. Griffon, kartal başı ve aslan bedeniyle mitolojinin en etkileyici yaratıklarından biri olarak Phokaia’nın gerçek sembolü haline gelmiştir. Kentin adı foktan gelse de, asıl kimliği bu mitolojik varlıkla özdeşleşmiştir.
Persler ve Zorluklu Dönemler
Phokaia’nın bu altın çağı, Perslerin MÖ 546 yılında Sardes’i ele geçirmeleriyle sona erdi. Birçok Batı Anadolu kenti gibi Phokaia’yı da Persler yıkıp tahrip etti ve Phokaialıların çoğu Akdeniz’deki kolonilerine göç ettiler. Bu göç dalgası, Phokaia’nın Akdeniz’deki etkisini artırırken, ana kentin önemini azalttı.
Daha sonraki yüzyıllarda Phokaia, Büyük İskender’in Anadolu seferi, Seleukoslar, Attaloslar ve Pergamon Krallığı’nın yönetimi altına girdi. Roma İmparatorluğu döneminde küçülen kent, seramik endüstrisi ile öne çıktı ve farklı bir kimlik kazandı.
Günümüze Ulaşan Hazineler
Bugün Phokaia Antik Kenti’nin kalıntıları, modern Foça’nın her yerinde karşımıza çıkıyor. Phokaia Antik Kenti’nin yoğun yerleşim görmüş alanlarının büyük bölümü günümüz şehrinin yapıları altında bulunmaktadır. Bu durum, tarih ile modernizmin iç içe geçtiği nadir yerlerden birini yaratıyor.
Ziyaretçilerin görebileceği önemli kalıntılar arasında:
- Athena Tapınağı: Arkaik Dönem Athena Tapınağı’ndan İon düzeninde sütun başlığı parçaları ve bazı duvarlar günümüze ulaşmıştır. Zeus’un kızı, bilgelik ve savaş tanrıçası Athena’ya adanan bu tapınak, MÖ 6. yüzyılda inşa edilmiş ve kentin en önemli dini merkezlerinden biri olmuştur.
- Kybele Açık Hava Tapınağı: Anadolu’nun ana tanrıçası Kybele’ye adanmış bu açık hava tapınağı, denizcilerin yolculukları öncesi ve sonrasında dua ettikleri özel bir mekân olarak kullanılmıştır. Kayalara işlenmiş kabartmalar, dönemin sanat anlayışını yansıtmaktadır.
- Phokaia Antik Tiyatrosu: Son yıllarda yapılan kazılarda ortaya çıkan Phokaia tiyatrosunun, Anadolu’nun bilinen en eski tiyatrosu olması şaşırtıcı değildir. Bu bulgu, Phokaia’nın sadece ticari değil, kültürel alanda da ne kadar ileri bir kent olduğunun kanıtıdır.
- Şeytan Hamamı: İsmi yanıltıcı olsa da, bu yapı aslında bir hamam değil, Hellenistik Dönem’den kalma etkileyici bir kaya mezarıdır. İki ayrı mezar odasından oluşan bu yapı, dönemin zengin ve önemli ailelerine ait olduğu düşünülmektedir.
- Pers Mezar Anıtı (Taş Kule): Foça yolu üzerinde yer alan bu anıt mezar, Pers egemenliği döneminin izlerini taşıyan önemli bir kalıntıdır.
- Kent Surları ve Beşkapılar Kalesi: Kentin savunma sistemi oldukça etkileyicidir. Yaklaşık 5 kilometre uzunluğundaki surlar, Phokaia’nın stratejik önemini ve zenginliğini gözler önüne sermektedir.
Arkeolojik Çalışmalar ve Keşifler
1989 yılından itibaren Phokaia kazıları, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Özyiğit başkanlığında devam etmektedir. Bu kazılar, her yıl yeni buluntularla Phokaia’nın tarihine ışık tutmaya devam ediyor.
Son dönemde Athena Tapınağı Alanı’nda bulunan Arkaik Dönem’den malzemesi işlemesi nispeten kolay tüf taşından (Foça taşı – lithos phokaikos) büyük griffon ve at heykelleri, Phokaia’nın antik dünyadaki büyük taş heykeltıraşlığındaki öncü konumunu ortaya koymuştur. Bu heykeller, kentin sadece ticaret ve denizcilik alanında değil, sanat alanında da ne kadar ileri olduğunu göstermektedir.
Phokaia’nın Ünlü Evlatları
Phokaia, tarihe sadece bir kent olarak değil, yetiştirdiği önemli şahsiyetlerle de damgasını vurmuştur. MÖ 494 yılındaki ünlü Lade Deniz Savaşı’nı yöneten komutan Dionysos Phokaialıydı. Ayrıca Telephanes adlı ünlü bir heykeltıraş ve Theodoros adlı yetenekli bir mimar da bu topraklardan yetişmiştir.
Modern Foça’da Antik İzler
Bugün Foça’yı ziyaret ettiğinizde, modern bir tatil beldesinin hemen altında yatan kadim medeniyetin izlerini her yerde görebilirsiniz. Eski Foça Limanı’nda yürürken, ayaklarınızın altında binlerce yıllık tarihin olduğunu düşünmek, insana farklı bir perspektif kazandırıyor.
Aşıklar Caddesi’nin kuzey ucunda yer alan ve tarihi yapıları Eski Foça geneline yayılan Phokaia Antik Kenti, bölgenin en eski yerleşim alanlarından biri olmasıyla ünlüdür. Cadde boyunca yürüyüşünüzde, tarihi taş evlerin arasından antik kalıntılara rastlamanız oldukça olağandır.
Ziyaretçiler İçin Pratik Bilgiler
Phokaia Antik Kenti’nin kalıntıları Eski Foça’nın çeşitli noktalarına yayılmış durumda. Ana kalıntılara ulaşmak oldukça kolay; Eski Foça merkezi ve Yeni Foça’yı birbirine bağlayan yol üzerinde çoğu kalıntıya rahatlıkla erişebilirsiniz.
Özellikle tarihe ve arkeolojiye ilgi duyanlar için, antik kenti keşfetmek birkaç saatinizi alacaktır. Ancak bölgenin tüm güzelliklerini görmek isteyenler, en az bir tam gün ayırmalıdır. Athena Tapınağı, Kybele Açık Hava Tapınağı, Şeytan Hamamı ve Pers Mezar Anıtı’nı görmek için yürüyüş yapmayı ve keşfetmeyi seven ziyaretçiler unutulmaz bir deneyim yaşayacaklardır.
Phokaia’nın Ruhu
Phokaia Antik Kenti’ni özel kılan sadece taş kalıntıları değil, aynı zamanda bu topraklarda binlerce yıl önce yaşamış insanların cesaret, keşif ve yenilik ruhu. Akdeniz’in en uzak köşelerine yelken açan, yeni şehirler kuran, sanat ve kültürde öncü olan bu medeniyetin mirasını taşıyan Foça, bugün hala o ruhu yaşatıyor.
Denizin mavisine yansıyan günbatımında, Siren Kayalıkları’nın etrafında dolaşırken, limanı süsleyen balıkçı teknelerine bakarken, binlerce yıl öncesinin denizcilerinin ruhunu hissedebilirsiniz. Çünkü Phokaia sadece bir antik kent değil, Ege’nin ruhunu taşıyan, denizle iç içe yaşamış kadim bir medeniyetin hikâyesidir.
İzmir Foça Phokaia Antik Kenti, tarih tutkunlarının, arkeoloji meraklılarının ve deniz severlerin mutlaka görmesi gereken bir hazine. MÖ 2000’li yıllardan günümüze uzanan köklü geçmişi, Akdeniz havzasındaki etkisi ve günümüze ulaşan etkileyici kalıntılarıyla Phokaia, Ege’nin en önemli antik kentlerinden biridir.
Modern Foça’nın huzurlu atmosferinde, mavi bayraklı plajlarda denizin tadını çıkarırken, bir yandan da binlerce yıllık tarihin üzerinde yürüdüğünüzü bilmek, bu yeri daha da özel kılıyor. Phokaia’nın denizci ruhu, bugün Foça’da hala yaşıyor ve her ziyaretçiye o kadim çağların büyüsünü hissettiriyor.
Eğer Ege’nin turkuaz sularını, tarihin derinliklerini ve huzurlu bir tatilin keyfini bir arada yaşamak istiyorsanız, Foça ve Phokaia Antik Kenti tam size göre. Bu eşsiz deneyimi yaşamak için bavulunuzu hazırlayın ve Ege’nin bu büyülü köşesine bir yolculuk yapın!