Klazomenai Örenyeri

Klazomenai Örenyeri: İzmir’in Antik Hazinesi

İzmir’in batısında, Urla ilçesinin kıyı şeridinde, denizle kucaklaşan topraklar arasında, tarihin sessiz tanıkları sizi bekliyor. Klazomenai, sadece bir antik kent değil; 6000 yıllık bir uygarlık hikayesi, Ege’nin en önemli ticaret merkezlerinden birinin kalıntıları ve Anadolu’nun zeytinyağı üretim geleneğinin beşiği. Urla İskele Mahallesi’nde, günümüz hayatının tam ortasında, antik dünyanın kapıları aralanıyor.

On İki İon Kenti Arasında Bir İnci

Antik Yunan dünyasının en önemli federasyonlarından biri olan İon Birliği’nin on iki kentinden biri olarak tarihe adını yazdıran Klazomenai, İzmir Körfezi’nin ortalarında, stratejik bir konumda kurulmuştur. Efes, Milet, Priene, Kos gibi ünlü kentlerle birlikte İon dünyasının parlayan yıldızlarından biri olan Klazomenai, coğrafi konumu sayesinde hem deniz ticaretinde hem de kültürel alışverişte önemli bir rol oynamıştır. Kentin toprakları, doğuda Smyrna (İzmir) yakınlarına kadar uzanıyordu. Batıda Erythrai (Ildırı) ile sınırının bugünkü Gülbahçe Köyü civarında olduğu, güneyde ise Sığacık Körfezi’ne dek yayıldığı düşünülüyor. Bu geniş arazi, Klazomenai’nin sadece bir şehir devleti değil, aynı zamanda zengin tarım arazilerine sahip güçlü bir ekonomik merkez olduğunu gösteriyor.

Altı Bin Yıllık Bir Yerleşim Hikayesi

Klazomenai’nin tarihi, modern takvimimizin MÖ 4000 yıllarına kadar uzanıyor. Limantepe mevkiinde yapılan kazılar, bu toprakların Kalkolitik Çağ’dan beri iskan gördüğünü ortaya koyuyor. Ancak kentin asıl altın çağı, İyon göçleriyle birlikte Demir Çağı’nda başlar. MÖ 900-650 yılları arasında, Geometrik Dönem olarak adlandırılan bu süreçte, Klazomenaililer apsidal (yarım daire şeklinde) ve dikdörtgen planlı evlerde yaşamaya başladılar. MÖ 7. yüzyılda ise kentlerini bir sur duvarıyla çevirerek güvenliklerini sağlamlaştırdılar. Bu dönem, kentin mimari olarak gelişmeye başladığı ve organize bir yerleşim düzenine kavuştuğu bir süreç oldu.

Pers İstilası ve Adaya Taşınan Kent

MÖ 546 yılı, Klazomenai için bir dönüm noktasıydı. Pers İmparatoru Kyros’un Anadolu’yu işgal etmesiyle birlikte, Arkaik Dönem yerleşimi kesintiye uğradı. Ancak Perslerin nispeten hoşgörülü yönetimi sayesinde, MÖ 525-520 yılları civarında kent sakinleri eski yerleşim alanlarına geri döndüler. MÖ 499 yılında patlak veren İon İsyanı, Klazomenai’nin yazgısını bir kez daha değiştirdi. MÖ 5. yüzyılın başlarından itibaren, kent halkı güvenlik nedeniyle bugün Karantina Adası olarak bilinen adaya göç etti ve orada bir ada kenti olarak yaşamlarını sürdürdüler. Bu taşınma, sadece fiziksel bir yer değişimi değil, aynı zamanda kentleşme anlayışında da bir dönüşüm anlamına geliyordu. Zamanla kent sakinleri arasında fikir ve çıkar ayrılıkları ortaya çıktı. MÖ 4. yüzyılın ilk yarısında, Atina sempatizanı olmayan bir grup halk, anakarada, Limantepe mevkiinde Khyton adıyla yeni bir kent kurdu. Hippodamos tarzı ızgara planıyla tasarlanan bu kent, modern şehir planlamasının antik örneklerinden biriydi. Ancak Khyton, MÖ 350 dolaylarında terk edildi ve bu tarihten sonra Klazomenaililer yaşamlarını Karantina Adası’nda sürdürürken, anakara yalnızca tarımsal üretim için kullanıldı.

Zeytinin ve Zeytinyağının Başkenti

Klazomenai’yi gerçekten özel kılan unsurlardan biri, Anadolu’nun bilinen en eski zeytinyağı üretim tesislerine ev sahipliği yapmasıdır. 1992-1994 yılları arasında yapılan kazılarda, MÖ 6. yüzyıla tarihlenen, yaklaşık 2600 yıllık bir zeytinyağı işliği ortaya çıkarıldı. Bu bulgu, zeytinyağı üretiminin tarihini yeniden yazması açısından son derece önemlidir. Bu antik tesis, sadece arkeolojik bir kalıntı olarak kalmadı. 2004-2005 yıllarında, Ege Üniversitesi, Komili firması ve Alman doğal yapı bileşenleri şirketi iş birliğiyle, yerel zanaatkarların katkılarıyla restore edildi ve işler hale getirildi. Restorasyon çalışmaları, antik dönemin yöntemlerini birebir taklit ederek gerçekleştirildi: silindir şeklinde bir merdane ile değirmen taşı, üç ayrı bölüm ve ağırlık-kaldıraç prensibiyle çalışan bir pres sistemi. Bu işlikte, tek seferde yaklaşık 400 litre zeytinyağı üretilebildiği tahmin ediliyor. Zeytinler önce değirmen taşında eziliyor, daha sonra hasır sepetlere konularak preste sıkılıyor ve çıkan yağ-su karışımı özel havuzlarda bekletilerek ayrıştırılıyordu. Suyun yağdan daha yoğun olması prensibinden yararlanan bu yöntem, Arşimet’in ünlü kaldırma kuvveti prensibinin pratik bir uygulaması sayılabilir. Restore edilen işlik bugün ziyaretçilere açık ve burada üretilen zeytinyağı şişelerde sergileniyor. 2005 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından “Tarihe Saygı/Yerel Koruma Ödülü”ne layık görülen bu proje, geçmişle geleceği buluşturan harika bir örnek.

Klazomenai’nin Ekonomik Gücü

Zeytinyağı üretimi, Klazomenai’nin ekonomik refahının sadece bir göstergesiydi. Kent, aynı zamanda gümüş sikke basan ilk şehirlerden biriydi ve bu sikkelerin üzerindeki ikonografi, kentin kimliğini yansıtıyordu. Klazomenai sikkelerinin bir yüzünde, kentin baş tanrısı Apollon’un başı, diğer yüzünde ise bir kuğu figürü yer alıyordu. Kuğu motifi tesadüf değildi. Antik mitolojiye göre, Apollon her yıl kuzey ülkesi Hyperboreia’dan güneye kuğuların çektiği bir arabada gelirdi. Ancak Klazomenai çevresinde de çok sayıda kuğu yaşıyordu ve “klazo” fiilinin bu yabani kuşların çağrısını tanımlamak için kullanıldığı düşünülüyor. Bu nedenle, sikkedeki kuğu hem Apollon’un bir niteliği hem de Klazomenai isminin bir göndermesiydi. Klazomenai’nin ekonomik başarısının bir başka örneği de, tarihin kaydettiği ilk organize emtia ticareti operasyonlarından birine ev sahipliği yapmasıdır. MÖ 350 dolayları, kent tahıl kıtlığı ve fon sıkıntısı yaşıyordu. Kent yönetimi, zeytinyağı stoğu olan vatandaşlardan faizle borç almalarını istedi ve bu yağı kullanarak buğday satın aldı. Tahıl hasadından sonra, buğday satılarak borçlar faizleriyle birlikte ödendi. Aristoteles’in de not ettiği bu olay, organize emtia ticaretinin ilk örneklerinden biri olarak ekonomi tarihinde yerini aldı.

Ünlü Filozofların Doğduğu Kent

Klazomenai sadece ekonomik ve ticari bir merkez değildi; aynı zamanda Antik Yunan düşünce dünyasının önemli isimlerini yetiştiren bir entelektüel merkez olma özelliğini de taşıyordu. MÖ 510-428 yılları arasında yaşayan filozof Anaksagoras, “Klazomenaili Anaksagoras” olarak anılacak kadar kentine bağlıydı. Evrenin yapısı ve maddenin özü üzerine devrim niteliğinde fikirler ileri süren Anaksagoras, doğa felsefesinin öncülerinden biriydi. Anaksagoras’tan önce yaşamış olan filozof Hermotimus da Klazomenailidir. Antik kaynaklar, Hermotimus’un ruhun ölümsüzlüğü ve göç ettiği inancını savunan düşünürlerden biri olduğunu kaydediyor. Klazomenai’nin spor tarihinde de önemli bir yeri vardır. Herodoros, Klazomenai’den Olimpiyat şampiyonu olan ilk sporcu olma onurunu taşıyor. Çocuklar kategorisinde koşu yarışmasında kazandığı zaferle tanınan Herodoros’un onuruna Olympia’da bir heykel dikilmişti.

Arkeolojik Kazılar ve Bilimsel Çalışmalar

Klazomenai’deki ilk bilimsel kazı, 1921 ve 1922 yıllarında Yunan arkeolog G. P. Oikonomos tarafından gerçekleştirildi. Ancak sistemli kazılar, 1979 ve 1980 yıllarında Kültür Bakanlığı’nın yaptığı çalışmalardan sonra başladı. 1981 yılında Prof. Dr. Güven Bakır’ın başkanlığında başlayan kazılar, 2007 yılından bu yana Prof. Dr. Yaşar E. Ersoy tarafından yönetiliyor. Yıllar içinde yapılan kazılar, Klazomenai’nin çok katmanlı tarihini gün yüzüne çıkardı. Limantepe mevkiindeki kazılar, yerleşimin Kalkolitik Çağ’a kadar uzanan izlerini ortaya koydu. İskele Mahallesi’ndeki çalışmalar, klasik ve Helenistik dönem yapılarını açığa çıkardı. Karantina Adası’ndaki araştırmalar ise, ada kentinin yapısını ve organizasyonunu anlamamıza yardımcı oldu. Özellikle dikkat çekici buluntulardan biri, 19. yüzyılın sonlarında Klazomenai civarında keşfedilen ve MÖ 500 dolaylarına tarihlenen büyük boyutlu boyalı terracotta lahit ve kapağıdır. Yaklaşık 2 ton ağırlığındaki bu lahit, savaş sahneleri, araba yarışları, av sahneleri ve geometrik desenlerle süslenmiştir. Bugün British Museum koleksiyonunda yer alan bu eser, Klazomenai’nin sanatsal birikimini gösteren önemli bir kanıttır.

Klazomenai Örenyerini Ziyaret Etmek

Bugün Klazomenai örenyeri, üç ana bölgeden oluşuyor: Limantepe mevkii, İskele Mahallesi ve Karantina Adası. Urla ilçe merkezine çok yakın olan örenyeri, İzmir merkeze 38 kilometre uzaklıkta yer alıyor. Örenyeri, açık hava müzesi konseptiyle ziyaretçilere ücretsiz hizmet veriyor. Giriş ücretsiz olmasına rağmen, isterseniz bağış kutusuna katkıda bulunabilirsiniz. Ancak maalesef, bu tarihi hazinenin tanıtımı konusunda ciddi eksiklikler var. Yol üzerinden geçen birçok kişi, burada böyle önemli bir arkeolojik alanın varlığından bile haberdar değil. Levha ve tabela eksikliği, bu değerli mirasın gözden kaçmasına neden oluyor. Ziyaretiniz sırasında, restore edilmiş zeytinyağı işliğini mutlaka görmelisiniz. Çalışır durumda olan bu antik teknoloji harikası, üretim sürecinin her aşamasını görselleştiriyor. Ayrıca, burada sergilenen amforalar, Klazomenai’nin ticaret ağını gözler önüne seriyor. Amforalar üzerindeki İon şehri işaretleri, bu kentde üretilen zeytinyağının Karadeniz’e kadar gemilerle taşındığını ve geniş bir ticaret hacmine ulaşıldığını gösteriyor.

Urla’nın Turizm Rotasında Klazomenai

Klazomenai, Urla’nın zengin turizm potansiyelinin önemli bir parçası. Urla’ya zeytinyağı tadımına, şarap turlarına veya sahil keyfi için gelen ziyaretçiler, aynı zamanda bu antik kenti de rotalarına ekleyerek deneyimlerini zenginleştirebilirler. Özellikle tarih ve arkeoloji meraklıları için Klazomenai, mutlaka görülmesi gereken bir nokta. 6000 yıllık bir yerleşim katmanı, İon medeniyetinin izleri, antik teknoloji örnekleri ve filozofların doğduğu topraklar… Tüm bunlar, sadece 30-45 dakikalık bir ziyaretle keşfedilebilir.

Koruma ve Gelecek

Klazomenai gibi değerli bir arkeolojik mirasın korunması ve gelecek nesillere aktarılması, hepimizin sorumluluğu. Zeytinyağı işliğinin restorasyonu ve Tarihe Saygı Ödülü, bu konuda atılabilecek adımların güzel bir örneği. Ancak daha fazlasına ihtiyaç var. Örenyerinin daha iyi tanıtılması, ziyaretçi bilgilendirme sistemlerinin geliştirilmesi, profesyonel rehberlik hizmetlerinin sunulması ve alanın bakımının sürdürülebilir bir şekilde yapılması gerekiyor. Klazomenai, sadece bir arkeolojik alan değil; Urla’nın ve İzmir’in kültürel kimliğinin ayrılmaz bir parçası. Klazomenai, taşların arasından fısıldayan tarihin sesidir. Burada, Ege’nin mavisine karşı yürürken, 2600 yıl önce aynı topraklarda zeytinyağı üreten ustalar, deniz ticareti yapan tüccarlar ve evrenin sırlarını çözmeye çalışan filozoflar görebilirsiniz. Urla İskele’de, modern hayatın tam ortasında, antik dünya sizi bekliyor. İster tarih meraklısı olun, ister sadece farklı bir deneyim arayan bir gezgin, Klazomenai size zaman yolculuğu yapma fırsatı sunuyor. Anadolu’nun en eski zeytinyağı işliğini görün, İon Birliği’nin gücünü hissedin ve binlerce yıllık bir medeniyetin izlerini takip edin. Klazomenai, sadece geçmişe açılan bir kapı değil; aynı zamanda geleceğe taşıdığımız bir sorumluluktur. Bu topraklar, bizlere nereden geldiğimizi ve kültürümüzün ne kadar köklü olduğunu hatırlatıyor. İzmir’e geldiğinizde, mutlaka Klazomenai’ye uğrayın. Tarihin bu sessiz tanığı, size anlatacak çok şeyi var.